SAMSUN ILICA..
Merhaba Ziyaretçi; Bugün Saat
Ilıcadan Manzaralar.. Ilıcadan Manzaralar.. Ilıcadan Manzaralar.. Ilıcadan Manzaralar.. Ilıcadan Manzaralar.. Ilıcadan Manzaralar.. Ilıcadan Manzaralar..

.

*FORUM

=> Daha kayıt olmadın mı?

*FORUM - Hac ve Fazileti

Burdasın:
*FORUM => DİNİ BİLGİLER => Hac ve Fazileti

<-Geri

 1 

Devam->


editör (Ziyaretçi)
21.12.2007 13:00 (UTC)[alıntı yap]
Ø hac ve umrenin sevâbı

810- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Hac ve Umreyi beraber yapınız çünkü Hac ve Umre günahları ve fakirliği giderir. Tıpkı demir, altın ve gümüşün kir ve pasını körüğün giderdiği gibi kabul edilmiş haccın sevâbı ise ancak Cennettir.” (Nesâî, Menasik: 6)

&#158; Tirmîzî: Bu konuda Ömer, Âmir b. Rabia, Ebû Hüreyre, Abdullah b. Hubşî, Ümmü Seleme ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Mes’ûd hadisi hasen sahih garibtir.

811- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu: “Her kim hacceder ve bu yaptığı hac süresince her türlü kötü sözden ve Allah’ın çizdiği dosdoğru yolundan dışarı çıkmak gibi bir suç işlemezse geçmiş günahları affedilir.” (Buhârî, Hac: 4; Müslim, Hac: 79)

&#158; Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir.

Ebû Hazim, Küfeli olup kendisine “Eşcai” de denilir. İsmi Selman olup Eşca kabilesine mensup olan Azze isimli birinin azâd edilmiş kölesidir.

bölüm: 3

Ø hac yapmayanlar hakkında sert hüküm

812- Ali (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Mekke’ye gidebilecek kadar binit ve azık imkanı olup ta haccetmeyen kimsenin Yahudi veya Hıristiyan olarak ölmesinin ne önemi vardır. Çünkü Allah Kitabında Âl-i imrân sûresi 97. ayette “… Ka’be’yi haccetmek gücü yeten tüm Müslümanların yerine getirmek zorunda oldukları bir görevdir. Kim bu vazifeyi inkar edip yapmazsa bilsin ki: Allah tüm alemlerden bağımsız olup her bakımdan kendi kendine yeterlidir” böyle buyurmaktadır. (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

&#158; Tirmîzî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle biliyoruz. Senedinde söz edilmiştir. Hilâl b. Abdullah meçhul bir kimsedir, Hâris’inde hadiste zayıflığı söylenir.

bölüm: 4

Ø haccın farz olmasının şartı nEdir?

813- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek; Ey Allah’ın Rasûlü! “Haccı farz kılan şey nedir?” Diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.) de: “Azık ve binit imkanının bulunmasıdır cevabını verdi.” (İbn Mâce, Menasik: 6; Buhari, Hac: 1)

&#158; Tirmîzî: Bu hadis hasendir. İlim adamları, uygulamalarını bu hadise göre yapmakta olup “Yiyeceği ve biniti olan kimseye hac farzdır” derler. İbrahim b. Yezîd el Havzî el Mekkî’dir. Bazı ilim adamları hafızası yönünden bu şahıs hakkında söz etmişlerdir.

bölüm: 5

Ø kaç sefer hac yapmak farzdır?

814- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Âl-i imrân 97. ayeti nazil olunca, kimileri şöyle dediler: “Ey Allah’ın Rasûlü her sene mi? Rasûlullah (s.a.v.) sustu onlar yine sordular her sene mi?” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Hayır” dediler. “Evet deseydim her sene farz olacaktı.” Bunun üzerine Allah, Maide sûresi 101. ayetini indirdi. “Ey iman edenler açıklandığı zaman size zorluk verip üzecek şeyleri sormayın…” (İbn Mâce, Menasik: 2)

&#158; Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ali (r.a.)’ın hadisi hasen garibtir. Ebûl Bahterî’nin adı Saîd b. ebî Imrân’dır. Saîd b. Feyrûz’da denir.

bölüm: 6

Ø Rasûlullah (s.a.v.) kaç sefer HAC YAPMIŞTI?

815- Câbir b. Abdillah (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), üç kere hac yapmıştır. Hicretten önce iki hac, hicretten sonra umre ile beraber bir hac ki bu haccında Rasûlullah (s.a.v.) altmış üç deve getirmişti geri kalan (otuz yedi) deveyi de Ali, Yemen’den getirmişti. Ebû Cehil’in burnunda gümüş halka bulunan devesi de bunların arasında idi. Rasûlullah (s.a.v.) bunların hepsini kurban etti ve hepsinden birer parça alınıp pişirilmesini emretti de Rasûlullah (s.a.v.) onun suyundan içti.” (İbn Mâce, Menasik: 84)

&#158; Tirmîzî: Sûfyân’ın rivâyeti olan bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Zeyd b. Hubab’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Abdullah b. Abdurrahman’ın bu hadisi kendi yazdığı hadislerde Abdullah b. ebiz Ziyâd’tan rivâyet ettiğini gördüm. Muhammed’e bu hadis hakkında sordum; Sevrî’nin, Cafer’den, babasından, Câbir’den rivâyeti olarak tanımadı ve bu hadisi pek makbul saymadı ve şöyle dedi: Bu hadis Sevrî’den Ebû İshâk’dan ve Mücahid’den mürsel olarak rivâyet edilmiştir.

Katâde’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Enes b. Mâlik’e sordum “Rasûlullah (s.a.v.) kaç sefer haccetti?” Dedi ki: “Bir hac ve dört umre yaptı; Zilkade’de bir umre, Hudeybiye umresi, Hac ile birlikte yaptığı umre ve Huneyn ganimetini dağıttığı zaman yaptığı “Cirane” umresi.

Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Habban b. Hilâl; Ebû Habib el Basrî’dir. O güvenilen ve hürmete layık bir insandır. Yahya b. Saîd el Kattan onun güvenilir bir kimse olduğunu söylemiştir.

bölüm: 7

Ø Peygamber (s.a.v.) kaç umre yapmıştır?

816- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) dört umre yaptı; Hudeybiye umresi, bir sonraki yıl kaza umresi, ciraneden yaptığı umre, son olarak ta veda haccıyla beraber yaptığı umre.” (İbn Mâce, Menasik: 50)

&#158; Tirmîzî: Bu konuda Enes, Abdullah b. Amr ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen garibtir. İbn Uyeyne bu hadisi Amr b. Dinar, İkrime’den, Rasûlullah (s.a.v.) dört umre yaptı diyor ve İbn Abbâs’ı zikretmiyor.

Tirmîzî: Bu hadisi aynı şekilde Saîd b. Abdurrahman el Mahzumî, Sûfyân b. Uyeyne vasıtasıyla Amr b. Dinar’dan, İkrime’den rivâyet etmiştir.

bölüM: 8

Ø Peygamber (s.a.v.) ihrama nerede girmişti?

817- Câbir b. Abdillah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.) haccetmek isteğini insanlara duyurunca hepsi toplandılar. Beyda denilen yere gelince ihrama girdi.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

&#158; Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer, Enes ve Misver b. Mahreme’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir.

818- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, demiştir ki: “Beyda da, Rasûlullah (s.a.v.) ihrama girdi diyerek yalan söylüyorsunuz. Vallahi Rasûlullah (s.a.v.), Telbiyeye; Zülhüleyfe mescidinin yanında ağacın bulunduğu yerden itibaren başlamıştı.” (Buhârî, Hac: 34; Müslim, Hac: 23)

&#158; Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 9

Ø Peygamber (s.a.v.) telbiye getirmeye ne zaman başladı?

819- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), ihram için kılınan namazın sonrasında telbiye getirmeye başladı.” (Nesâî, Menasik: 56; Müslim, Hac: 4)

&#158; Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi Abdusselam b. Harb’den başkasının rivâyet ettiğini bilmiyoruz. İlim adamları bunu müstehab görmüşlerdir. Yani umre yapacak kimse ihram için kıldığı namazdan sonra telbiyeye başlamalıdır.

bölüm: 10

Ø yalnızca yapılan hac “haccı ifrÂd”

820- Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.) umre yapmaksızın tek başına hac yapmıştır.” (Müslim, Hac: 19; Ebû Dâvûd, Menasik: 23)

&#158; Tirmîzî: Bu konuda Câbir ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Âişe hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yapar. İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre: “Peygamber (s.a.v.) tek başına hac yapmıştır. Ebû Bekir, Ömer ve Osman da tek başına hac yapmışlardır. Bu hadisi bu şekilde bize Kuteybe, Abdullah b. Nafi’ es Saiğ, Ubeydullah b. Ömer, Nafi’ ve İbn Ömer yoluyla aktarmıştır.

Tirmîzî: Sevrî diyor ki: “Tek başına hac yapılabilir. Hac ve Umre birlikte de yapılabilir. Veya tek bir ihramla hem hac hemde umre bir arada yapılabilir, hepsi güzeldir.” Şâfii’de aynı şekilde diyor ve şunu ekliyor: “Bizce en sevimli olan yalnızca yapılan hac’dır. Sonra temettü haccı, daha sonra da kıran haccı gelir.”

bölüm: 11

Ø hac ve umreyi ikisini bir arada yapmaya niyet etmek

821- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle dediğini işittim: “Hem umre hem hac yapmak üzere emrine boyun eğdim.” (Buhârî, Hac: 35; Müslim, Hac: 23)

&#158; Tirmîzî: Bu konuda Ömer ve Imrân b. Husayn’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Enes hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamları bu hadisle uygulamalarını yapmakta olup Küfeliler ve başkaları bu hadisi tercih etmişlerdir.

bölüm: 12

Ø umre ile haccın bir niyet ve ihramla yapılması “temettu haccı”

822- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Bekir, Ömer ve Osman, umre ve haccı birlikte yapmışlardı. Bunu ilk yasaklayan kimse Muaviye’dir.” (Nesâî, Menasik: 50; Müslim, Hac: 23)

823- Muhammed b. Abdullah b. Hâris b. Nevfel (r.a.)’den rivâyete göre: Sa’d b. ebî Vakkâs ile Dahhâk b. Kays’ın Hac ile Umreyi birlikte yapma konusunu aralarında müzakere ettiklerini işitmişti. Dahhâk b. Kays diyordu ki: “Bu işi Allah’ın emrini bilmeyenler yapar.” Bunun üzerine Sa’d: “Ey kardeşimin oğlu çirkin konuştun” dedi. Dahhâk: “Ömer b. Hattâb bu işi yasaklamıştı” deyince Sa’d şöyle cevap verdi: “Hac ve Umreyi bir arada yapmayı Rasûlullah (s.a.v.)’de; Ömer’le beraber biz de yaptık.” (Nesâî, Menasik: 50; Müslim, Hac: 23)

&#158; Tirmîzî: Bu hadis sahihtir.

824- İbn Şihâb (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre: Sâlim b. Abdullah, Şam halkından bir adamın Abdullah b. Ömer’e hac ve umreyi birlikte yapmayı sorduğunu İbn Şihâb’a anlatmıştı. Abdullah b. Ömer; “Bu tür hac ve umre yapmak helaldir” dedi. Şamlı adam: “Baban bu tür hac ve umre yapmayı yasaklamıştır” deyince Abdullah b. Ömer dedi ki: “Babam yasaklamış olsa bile Rasûlullah (s.a.v.) hac ve umreyi ikisini bir arada yapmıştır. Böyle bir durumda babamın emrine mi uyulur, yoksa Rasûlullah (s.a.v.)’in emrine mi? dedi. Şamlı adam: “Elbette Rasûlullah (s.a.v.)’in emrine uyulur” deyince Abdullah b. Ömer de: “Rasûlullah (s.a.v.)’in bu şekilde hac ve umreyi bir arada yaptığı bir gerçektir” dedi. (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

&#158; Tirmîzî: Bu konuda Ali, Osman, Câbir, Sa’d, Esma binti ebî Bekir ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve diğerlerinden bir kısım ilim adamları temettu haccının yapılabileceğini tercih etmişlerdir. Temettu: Hac aylarında umre yapmaya niyet etmek demektir. Bu kimse hac edinceye kadar Mekke’de kalır ve haccını da yapar kurbanını da keser kurban bulamaz ise üç gün Mekke’de yedi gün de memleketine gidince oruç tutmalıdır. Tutacağı üç gün orucun son gününün arefe günü olması müstehabtır. Zilhiccenin on gününde bu üç orucu tutamazsa Teşrik günleri denilen bayramın 2-3-4. günleri tutmalıdır. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından İbn Ömer, Âişe, Mâlik, Şâfii, Ahmed ve İshâk’da bu görüştedirler. Kimi ilim adamları da: “teşrik günleri oruç tutamaz” diyorlar ki: Küfeliler bu görüştedirler.

Tirmîzî: Hadisçiler, Temettu haccını tercih ederler. Şâfii, Ahmed ve İshâk’da bunlardandır.

bölüm: 13

Ø telbiye nedir? ve nasıl yapılır?

825- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, Rasûlullah (s.a.v.)’in telbiyesi şöyle idi: “Her zaman ve her yerde emir ve komuta senindir, bende bu komuta uydum. Allah’ım her an uymaktayım senin ortağın yok her zaman uymak durumundayım tüm emirlerine… Tüm eksiksiz övgüler sana tüm nimetler senin saltanat emir ve komuta da sadece sana ait olup senin hiçbir ortağın yoktur.” (Buhârî, Hac: 26; Müslim, Hac: 3)

&#158; Tirmîzî: Bu konuda İbn Mes’ûd, Câbir, Âişe, İbn Abbâs ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve başkalarından bir kısım ilim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar. Sûfyân, Şâfii, Ahmed, İshâk bunlardandır.

Şâfii diyor ki: Bir kimse telbiyeden sonra Allahı büyüklemek için bir şeyler ilave ederse sakıncası inşallah yoktur. Fakat bence sadece Rasûlullah (s.a.v.)’in telbiyesini okuması yeterlidir. “telbiyeye ilave etmekte sakınca yoktur” dememiz ibn Ömer’in hem telbiyeyi aynen söylemesi hem de ilave yapması sebebiyledir.

826- İbn Ömer (r.a.)’den şöyle rivâyet edilmiştir. Abdullah b. Ömer telbiye getirir ve bu Rasûlullah (s.a.v.)’in telbiyesidir der şunu ilave ederdi: “Emrine uydum, emrine uydum, yardımlar senden, tüm hayırlar senin elindedir, tüm istenenler senden istenmeli, tüm yapılanlar senin için yapılmalı.” (Buhârî, Hac: 26; Müslim, Hac: 3)

&#158; Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 14

Ø telbiye getirmek ve kurban kesmenin değer ve kıymeti

827- Ebû Bekir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’e hangi hac daha değerlidir diye soruldu da buyurdular ki: “Bol bol telbiye getirilen ve çok kurban edilerek yapılan hactır.” (İbn Mâce, Menasik: 15)

828- Sehl b. Sa’d (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir Müslüman telbiye getirdiğinde yeryüzünün her bir tarafında taş ağaç toprak ne varsa hepsi onunla birlikte telbiye getirir yani o kimseye eşlik ederek şâhidlik eder.” (İbn Mâce, Menasik: 15)

&#158; Hasan b. Muhammed ez Zaferânî ve Abdurrahman b. Esved, Ebû Amr el Basrî dediler ki: Ubeyde b. Humeyd, Umare b. Gâziyye’den, Ebû Hazim’den, Sehl b. Sa’d’den ve Peygamber (s.a.v.)’den İsmail b. Ayyaş hadisinin benzerini bize naklettiler.

Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Bekr hadisi garibtir. Bu hadisi sadece İbn ebî Füdeyk’in, Dahhâk b. Osman’dan yaptığı rivâyetiyle bilmekteyiz. Muhammed b. Münkedir, Abdurrahman b. Yerbu’dan hadis işitmemiştir. Muhammed b. Münkedir, Abdurrahman b. Yerbu’dan hadis işitmemiştir. Muhammed b. Münkedir, Abdurrahman b. Yerbu’un oğlu Said vasıtasyla Abdurrahman b. Yerbu’dan başka bir hadis rivâyet etmiştir. Ebû Nuaym et Tahhan, Dırar b. Surad bu hadisi İbn ebî Füdeyk’den, Dahhâk b. Osman’dan, Muhammed b. Münkedir’den Saîd b. Abdurrahman b. Yerbu’dan ve babasından Ebû Bekir’den rivâyet etmiş olup Dırar bu rivâyetinde yanılmıştır.

Tirmîzî: Ahmed b. Hasen’den işitim şöyle diyordu: Ahmed b. Hanbel şöyle diyor: Her kim bu hadisin senedinde Muhammed b. Münkedir, İbn Abdurrahman b. Yerbu’ ve babasından diyerek rivâyet ederse mutlaka yanılmıştır.

Muhammed’den işittim şöyle diyordu: Dırar b. Sured’in, İbn ebî Füdeyk’den rivayetini ona hatırlattığımda “o yanlıştır” dedi. Bende başkalarının da İbn ebî Füdeyk’den Dırar’ın rivâyeti gibi rivâyet ettiklerini söyledim. Dedi ki: Bunlar “hiçbir şey” değildir. Doğrusu şudur ki o hadisi ibn ebî Füdeyk’den rivâyet ettiler ve senedinde Saîd b. Abdurrahman demediler. Buhârî’nin, Dırar b. Sured’i zayıf kabul ettiğini gördüm. “Ac” Telbiyeyi yüksek sesle getirmek demektir. “Sec” ise deve kesmek demektir.

bölüm: 15

Ø telbiyeyi yüksek sesle getirmek gerekir

829- Sâib b. Hallâd (r.a.), babasından rivâyet edip şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cebrail bana geldi ve ashabıma ihlal ve telbiyede seslerini yükseltmelerini emretmemi emir buyurdu.” (Nesâî, Menasik: 55; İbn Mâce, Menasik: 16)

&#158; Bu konuda Zeyd b. Hâlid, Ebû Hüreyre ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Hallâd’ın babasından rivâyet ettiği hadis hasen sahihtir. Bazıları bu hadisi Hallâd b. Sâib’den, Zeyd b. Hâlid’den rivâyet etmişlerdir ki sahih değildir. Sahih olan rivâyet Hallâd b. Sâib’in babasından yaptığı rivâyettir. Hallâd b. Sâib, Hallâd b. Süveyd el Ensarî’dir.

bölüm: 16

Ø ihrama girerken gusul yapmak

830- Zeyd b. Sabit (r.a.)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: “Zeyd b. Sabit, Rasûlullah (s.a.v.)’i ihrama girmek için dikişli elbiselerden soyunduğunu ve guslettiğini gördü.” (Buhârî, Hac: 38; Müslim, Hac: 13)

&#158; Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir. Bazı ilim adamları ihrama girerken gusletmeyi müstehab görmüşlerdir. Şâfii’de aynı görüştedir.

bölüm: 17

Ø mekke dışından gelenlerin ihrama girecekleri yerler

831- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, bir adam nereden ihrama gireceğiz Ey Allah’ın Rasûlü dedi. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Medîneliler; “Zülhüleyfe” den, Şamlılar; “Cuhfe” den, Necidliler; “Karn” dan, Yemenliler; “Yelemlem” denilen yerden ihrama girerler.” (Buhârî, Hac: 11; Müslim, Hac: 2)

&#158; Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs, Câbir b. Abdullah, Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisle amel ederler.

832- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, “Rasûlullah (s.a.v.), Mekke’nin doğusunda olan kimseler için “Akık-ı” mîkat yeri olarak tayin etti.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 8; Buhârî, Hac: 11)

&#158; Tirmîzî: Bu hadis hasendir. Muhammed b. Ali; Ebû Cafer, Muhammed b. Ali b. Husayn b. Ali b. ebî Tâlib’tir.

bölüm: 18

Ø ihramlı kimsenin giyinemeyeceği elbiseler

833- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam ayağa kalktı ve şöyle dedi: “Ya Rasûlullah ihramda hangi çeşit elbise giymemizi emredersin? Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Gömlek, don, bornoz, sarık ve mest giymeyiniz ayakkabısı olmayan kimse mestlerinin topuktan aşağısını keserek giysin. Zaferan ve Vers’le boyanmış elbise giymeyin ihramlı kadın yüzüne peçe örtmesin eldiven de kullanmasın.” (Buhârî, Hac: 21; Ebû Dâvûd, Menasik: 31)

&#158; Tirmîzî: Bu hadis sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar.

bölüm: 19

Ø ihram için giyecek bulamayanın başka şeyler giymesi

834- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle dediğini işittim: “İhrama girecek kimse peştamal bulamaz ise don giysin ayakkabı bulamayan ise mest giysin.” (Buhârî, Hac: 21; Müslim, Hac: 1)

&#158; Kuteybe, Hammad b. Zeyd ve Amr’dan hadisin benzerini rivâyet etmiştir.

Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bazı ilim adamları bu hadisle amel ederler, peştamal bulamayan kimsenin don giymesini, ayakkabı bulamayan kimsenin de mest giyebileceğini söylerler. Ahmed de bu görüştedir.

Bazı ilim adamları İbn Ömer hadisini kaynak alıp ayakkabı bulamayanın mest giymesi gerektiğini fakat topuklardan aşağısının kesilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Sûfyân es Sevrî, Şâfii ve Mâlik bu görüştedirler.

bölüm: 20

Ø ihramlı kimse cübbe ve gömlek giyebilir mi?

835- Ya’la b. Ümeyye (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ihramlı olan bir bedevîyi üzerinde cübbe olduğu halde gördü ve onu çıkarmasını emretti.” (Buhârî, Hac: 21; Ebû Dâvûd, Menasik: 31)

836- Safvân b. Ya’la (r.a.), babasından bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.

&#158; Tirmîzî: Aynı şekilde Katâde, Haccac b. Ertae ve pek çok kimseler Atâ’dan ve Ya’la b. Ümeyye’den bu hadisi rivâyet ettiler. Sahih olan rivâyet Amr b. Dinar’ın İbn Cüreyc’in; Atâ’dan Safvân b. Ya’la’dan ve babasından yaptıkları rivâyettir.

bölüm: 21

Ø ihramlı kimsenin öldürebileceği hayvanlar

837- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Beş hayvan zararlıdır, ihramlı kimse bunları haram bölgede öldürebilir. Bunlar fare, akrep, karga, çaylak, kuduz ve yırtıcı köpekler.” (Müslim, Hac: 9; Ebû Dâvûd, Menasik: 39)

&#158; Tirmîzî: Bu konuda İbn Mes’ûd, İbn Ömer, Ebû Hüreyre, Ebû Saîd ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Âişe hadisi hasen sahihtir.

838- Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İhramlı olan kimse yırtıcı hayvanları saldırgan kuduz köpekleri, fare, akrep, çaylak, ve kargayı öldürebilir.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 39; İbn Mâce, Menasik: 91)

&#158; Tirmîzî: Bu hadis hasendir. İlim adamları bu hadisle amel ederek derler ki: ihramlı kimse yırtıcı hayvanları öldürebilir. Sûfyân es Sevrî, Şâfii bu kanaattedir. Şâfii der ki: İnsanlara ve hayvanlara saldırgan her yırtıcı hayvanı ihramlı kimse öldürebilir.

bölüm: 22

Ø ihramlı kimse kan aldırabilir mi?

839- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) ihramlı olduğu halde kan aldırmıştı.” (Müslim, Hac: 11; Ebû Dâvûd, Menasik: 35)

&#158; Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir.

bölüm: 23

Ø ihramlı kimse evlenebilir mi?

840- Nübeyh b. Vehb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Ma’mer’in oğlunu nikahlamak istedi ve o günkü hac işleri görevlisi Ebân b. Osman’a gönderdi. Ona geldim ve şöyle dedim: “Karedeşin İbn Ma’mer oğlunu nikahlamak istiyor seninde nikahta hazır bulunmanı istiyor.” Bunun üzerine şöyle dedi: Kanaatimce o cahil bir bedeviden başkası değildir. Çünkü ihramlı kişi ne evlenebilir nede evlendirilebilir. Veya buna yakın bir söz söyledi. Sonra Osman’dan benzeri olarak merfu bir hadisi bize aktardı. (Ebû Dâvûd, Menasik: 3

&#158; Bu konuda Ebû Rafi’ ve Meymûne’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Osman hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından bazı ilim adamları bu hadisle amel ederler. Ömer b. Hattâb, Ali b. ebî Tâlib, İbn Ömer ve bazı tabiin dönemi fakihleri bunlardır. Mâlik, Şâfii, Ahmed ve İshâk aynı görüşte olup ihramlı kimsenin evlenmesini hoş görmezler nikah yaparsa nikahı batıldır derler.

841- Ebû Rafi’ (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Meymûne ile ihramsız iken evlendi, ihramsız iken gerdeğe girdi ikisinin arasında dünür başı ben idim.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 3

&#158; Tirmîzî: Bu hadis hasen sahih olup; sadece Hammad b. Zeyd’in Matar el Verrak yoluyla Rabia’dan müsned olarak rivâyetiyle bilmekteyiz. Mâlik b. Enes, Rabia, Süleyman b. Yesâr yoluyla Peygamber (s.a.v.)’in Meymûne ile ihramsız iken evlendiğini bize rivâyet etmektedir. Mâlik bu hadisi mürsel olarak rivâyet ediyor. Aynı şekilde Süleyman b. Bilâl’de, Rabia’dan mürsel olarak rivâyet etmiştir.

Tirmîzî: Yezîd b. el Esam’ın, Meymûne’den rivâyetine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), ihramlı değilken benimle evlendi.”

Yezîd b. Esam; Meymûne’nin kız kardeşinin oğludur.


Cevapla:

Nickin:

 Metin rengi:

 Metin büyüklüğü:
Tag leri kapat



Bütün konular: 7
Bütün postalar: 19
Bütün kullanıcılar: 8
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
60527 ziyaretçi (182284 klik)
İçerik bölümünün altındaki bilgi: Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol